2 Mayıs 2014 Cuma

İNSANİ DEĞERLER’İN ÜYESİ OLABİLMEK Mehmet BOZDEMİR İnsani Değerler Derneği Genel Başkanı ve Demokraside Birlik Vakfı Başkanı

İNSANİ DEĞERLER’İN ÜYESİ OLABİLMEK
Mehmet BOZDEMİR
İnsani Değerler Derneği Genel Başkanı
Ve Demokraside Birlik Vakfı Başkanı
İnsani Değerler Derneği’nin üyesi olabilmek oldukça zor fakat o kadar da onurlu bir iştir. İnsani değerler Derneği üyesi hem bu değerleri hayatı boyunca yaşar, temsil eder ve hem de bu değerleri her yerde ve her zaman savunur. Dernek Tüzüğünün Amaç kısmını ifade eden 2.Maddesinin a bendinde;” a) Başta, katılımcı demokrasi, insanın temel hak ve özgürlükleri ile evrensel hukuk kuralları olmak üzere; sevgi, saygı, yardımlaşma, hoşgörü, ahlak, adalet, vefa, şefkat, merhamet, inanç, din, düşünce, sanat, emek, bilgi, bilim, kültür gibi insani değerlerin yeniden tespitini yapıp, bunların toplum hayatında etkin bir şekilde yaşanmasını, kaybedilmemesini ve yüceltilmesini sağlamak,
            Yani en başta çağın değerleri olan demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri ve evrensel hukuku savunamıyorsanız ve bunlara sahip çıkamıyorsanız insani değerler derneği üyesi olamazsınız. AK Parti 17 Aralık 2013 e kadar bu değerleri savunduğu için biz de AK Partiyi destekledik. Yanlış anlaşılmasın, elbette bu değerleri savunan bütün siyasi partileri destekleriz. Yoksa biz hiçbir zaman bir siyasi partinin veya grubun arka bahçesi olamayız.
17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra Türkiye’de özellikle Sayın Başbakan’ın görüş ve tavırlarında çok önemli değişiklikler oldu. Yargıya müdahale edildi, birçok emniyet mensupları ve bürokratlar görevlerinden alındı, demokrasi, özgürlükler ve hukuk geriye götürüldü, AK Partiyi veya Sayın Başbakanı eleştiren herkes hain ilan edildi ve hakaretlere maruz kaldı.
Bu durum üzerine 1 Ocak 2014 tarihinde İDD Yönetim Kurulu olarak Genel Merkezde yaptığımız bir basın toplantısı ile “17 Aralık’ta İstanbul’da yapılan operasyonlardan sonraki gelişmeler süratle çok tehlikeli boyutlara doğru yol almaktadır. …Demokratik bir hukuk devletinde yargıya müdahale darbelerden daha büyük hasarlar meydana getirebilir. … ” şeklinde özetleyebileceğimiz görüşlerimizi kamuoyuna açıkladık.
Daha sonra ben bu çerçevede Genel Başkan olarak şahsi görüşlerimi ifade eden; 20 Ocak tarih ve “DEMOKRASİMİZ VE SOSYAL BARIŞ TEHDİT ALTINDA” başlıklı, 10 Mart tarih ve “DEMOKRASİ, HUKUK VE AHLAK ASKIYA ALINDI VATANSEVER DEMOKRATLAR NEREDE ???”başlıklı, 23 Nisan tarih ve “30 MART SEÇİMLERİ VE DEMOKRASİ” başlıklı konuyla ilgili üç yazı yazdım ve sitemizde yayımlandı.
            Bu yazılarım üzerine toplumun büyük bir kesiminden ve birçok üyelerimiz tarafından tebrik edildim, hatta bazı kişiler de İDD’ye üye oldular. Fakat aklını siyasetle bozmuş, tam bir AK Parti fanatiği veya AK Parti mensubu olan bazı üyelerimiz beni tenkit ettiler ve 3-5 kişi İDD üyeliğinden istifa etti. Beni ilk tenkit eden kişi eskiden cemaatte bulunmuş sonra ayrılmış bir üyemizdi.
Bir grup veya cemaatten ayrılan kişiler genelde en sert eleştirileri yapanlar oluyor. Eğer gelişmeleri dikkatlice takip ederseniz, televizyonlara çıkıp en sert eleştirileri, hakaretleri hatta iftiraları genelde bu kişiler yapıyor. Bunlara şu ayeti bir kere daha hatırlatmak isterim: “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Maide 8)
            Bu arada kamu görevlisi olan ve hükümetin gazabından korkup üyelikten istifa eden birkaç üyemiz oldu. 17 Aralık operasyonlarından bütün Türkiye’nin etkilendiği gibi bizim Derneğimiz de etkilenmişti. İstanbul ve Elazığ şubemizin benim görüşlerimden farklı görüşler ifade eden iki bildirisini de Web sitemizde yayımladık. Bütün bunları saygıyla karşılıyorum. Fakat İDD üyeliğine yakışmayacak şekilde dedikodu yapan, benim taraf olduğum iftirasını atan, saygıdan, sevgiden yoksun bazı üyelerimizin bulunduğunu sosyal medyadan öğrenmek beni fevkalade üzmüştür. Türkiye’yi saran kamplaşma, kutuplaşma ve fitne hareketi böylece İDD’ye de bulaşmış oldu.
            Yukarıda bahsettiğim gelişmeler ve yazılarımla ilgili olarak bugüne kadar hiçbir İDD şube Başkanı benimle herhangi bir görüşme ve konuşma yapmamıştır. Benimle hiçbir görüşme yapmadıkları halde ben iki şubenin bildirisini web sitemizde yayımladım. Bazı yönetim kurulu üyelerimizin bu yayımlamaya karşı çıkmalarına rağmen yayımlanmasını sağladım. Başka görüş bildirenler olsa onları da yayımlardım.(Kimseye hakaret etmemek şartıyla) Çünkü ben farklılıkların güzellik olduğuna inanıyorum. İDD’de çok farklı görüş, düşünce ve inanca sahip çok değerli üyelerimiz vardır.
Sayın Başbakanı eleştirmemize dayanamayan üyelerimiz bunu dedikodu şeklinde yapacaklarına gelip bize yanlışlarımızı söylesinler, düşüncelerinin doğru olduğuna inanıyorlarsa beni ikna etmeye çalışsınlar. Herkese kendi düşüncelerini dayatmasınlar. Siyasetteki büyüklerini örnek alarak kendileri gibi düşünmeyenleri hain ilan etmesinler. Benim başından beri söylediklerimi ve yukarıda belirttiğim tarihlerde yazdığım yazıları, 25 Nisan’da AYM Başkanı Sayın Haşim KILIÇ en güzel şekilde ifade etmiştir. Her üyemize Sayın KILIÇ’ın konuşmasını dikkatle okumasını tavsiye ederim.
            Ben gençlik yıllarımda ülkücü oldum, mücadeleci oldum, biraz da risaleyi nur okudum. Fakat hiçbir zaman cemaatçi olmadım. Bütün cemaatlere ve gruplara her zaman saygılı oldum, onların çalışmalarını ve başarılarını takdir ettim, bildiğim yanlışlarını da açıkça kendilerine söyledim. Bu grup ve cemaatler arasında en başarılı bulduğum ve takdir ettiğim de Fethullah Gülen cemaati olmuştur. Çünkü ülkemizi bir marka olarak bütün dünyaya onlar tanıttılar ve eğitimde büyük başarılar sağladılar. Ayrıca onları bütün İslam dünyası, bütün insanlık takdir ediyor.
17 Aralık’a kadar da Sayın Başbakan ve AK Partililer de takdir ediyordu. Sayın Başbakanın Cemaate ve Sayın Fethullah Gülen’e yaptığı hakaretleri ve suçlamaları tasvip etmem mümkün olmadığı gibi insanları bu derece aşağılamanın hatta bazı yaratıklardan dahi aşağıya indirmenin bizim kültürümüzde ve inanç sistemimizde yeri olmadığına inanıyorum. Bu siyaset tarzı bizim üslubumuz ve tarzımız değildir. Hazreti Ali’nin güzel bir sözü var: ”Başkasına yapılan bir haksızlığı kendinize yapılmış gibi hissediyorsanız insansınız.” Hacı Bektaşi Veli, düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayın diye buyuruyor.
Hazreti Yunus:”Bir gönül yıktın ise kıldığın namaz namaz değil” diye sesleniyor. Hazret Mevlana:”Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün.” diye öğüt veriyor. İşte bizim medeniyetimizin temel taşları bu anlayışlardır. Siyaseti menfaat için yapmak canavarlıktır. Siyaset hizmet için yapıldığı zaman bir değer kazanır.
            Bugün Müslümanların önemli sorunlarından biri de dini bir ideoloji gibi anlamalarıdır. Bütün insanlığa kurtuluşu gösteren İslam’ı bir ideoloji haline çevirirseniz, sizin gibi inanmayan, sizin gibi düşünmeyen herkesi düşman veya hain ilan edersiniz. İslam’ın en çok önem verdiği, hak, hukuk ve adalet kavramlarından koparsınız. Dindar nesil yetiştireceğiz derken dini ve kutsalları kullanmış olursunuz, ahlaklı nesiller yetiştiremezsiniz. Yüce Peygamberimizin ısrarla vurguladığı “din ahlaktır, din ahlaktır, din ahlaktır” vecizesinden kopmuş olursunuz.
            Kendilerinin dindar olduğunu ifade eden üyelerimize şu ayeti de bir kere daha hatırlatmak isterim. Mensup oldukları Derneğin Genel Başkanının arkasından konuşup dedikodu(gıybet)yapanlar, insani değerlerin daha alfabesini bile bilmeyenler bu ayeti bir kere daha okusunlar. ” Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat 12) Sayın Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun belirttiği gibi insani değerlerle İslami değerler birbiriyle örtüşür.
            17 Aralık herkes için bir imtihan olduğu gibi İnsani Değerler Derneği üyeleri için de bir imtihan olmuştur. Kimlerin haktan, hukuktan, hakikatten, kimlerin güçten ve güçlüden yana olduğu işte böyle zamanlarda belli olur. Gücün hukukuna tapanlar bir gün olur mutlaka hukukun gücüyle karşı karşıya gelirler.
            Bütün Müslümanların regaip kandilini kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim. Ayrıca bütün çalışanların 1 Mayıs Bayramını kutluyorum. 1 Mayıs 2014